INSAN INCIYI DENIZDEN CIKARMADIKCA,
O ISTER INCI OLSUN -- ISTER CAKILTASI, FARKETMEZ


I. Bu yazinin basligi olarak alinan ve atasozu niteligindeki gorusunu, Balasagunlu Yusuf 11ci yuzyilda yazdigi Kutadgu Bilig'de kaydetmistir. Aciklamasini da ekler:

Bilgili bilgisini dili ile meydana cikarmazsa, yillarca yatsa bile, onun bilgisi muhitini aydinlatmaz.1

II. Bu gercek, gunumuzde gecerliligini onemle korumaktadir. Yusuf Akcura (1876-1935), bugun Avrupa-Asya ve Ortadoguda yer alan olaylarin ana cizgilerini 1904 yilinda yazdigi Uc Tarz-i Siyaset yazisinda gostermis idi.2 Buna karsilik, Akcura'nin yazisi uluslararasi duzeyde uzman arastirmacilarca bile genellikle bilinmemektedir. Bunun nedenlerinin arasinda, Uc Tarz-i Siyaset'in 1992 yilina kadar Turkce disinda dunya kamu oyu'na --satis yolu-- ile sunulmamis olmasi ileri surulebilir.3

III. Bir kitabin cevirisinin yapilmis ve yayinlanmis olmasi da yeterli degildir. Timur'un (O. 1405) torunu Ulug Bey (1394-1449) Astronomi biliminde az gorulen turde bir temel calismasini 1437 yili cevresinde bitirmisti.4 Ulug Bey'in bu Zij (Yildiz Dizini) kitabi, ilk olarak 1648 yilinda o donem'in bilim dili olan Latince'ye cevrilip Ingiltere'de uc kez yayinlanmisti. Ek olarak, 1650 ile 1917 yillari arasinda, Ulug Bey'in Zij inden yapilan alintilar Ingiltere, Avusturya (Yunanca olarak), Polonya, Fransa, Belcika ve ABD de toplam onuc kez daha yayinlandi.5 Buna karsilik, 17ci yuzyildan baslayarak, Ulug Bey'in kitabi yerine, Ulug Bey'den sonra yasamis diger astronomlarin kitaplari kaynak alinir. Bunun nedenleri uzerine durmak gerekir. IV. Bir kitabin yayinlandiktan sonra gelecek yillarda arastirmacilarca bulunabilmesi ve okunabilmesi de en az kitabin yazilip yayinlanmasi kadar onemlidir. Uluslararasi kitapliklarda Turklerle ilgili kitaplar genellikle bir arada toplanmamistir. Rus, Osmanli, Islami, Mogol, Ortadogu gibi basliklar altinda dagitilmislardir. Bu yuzden uluslararasi universitelerde Turklerle ya da Turkiye uzerine arastirma yapmak istegi ile calismalarina baslayan bir ogrencinin, aradigini bulamadigindan, kisa surede bezginlik ve bikkinlikla konusunu degistirdigi az gorulen bir olay degildir. Ortaokul ve liseler icin ders kitabi yazmakta olan profesorler de bu gibi guclukleri kolaylikla yenemezler. Turkiye ve Turklerle ilgili kaynak kitap bulamadiklari icin, yazdiklari kitaplarda Turkler genellikle yalnizca "Islam dunyasi" nin kucuk bir parcasi olmaktan ote'ye gidemez. Bu turde yazilmis ders kitaplarini okuyarak egitilen ogrenciler de, universite ogrenimleri sirasinda arastirma yapmak istediklerinde, gene bu tur kavramlarla karsilasirlar. Doktora calismalari sirasinda dusuncelerinde sorular uyanmaya baslar ise de, icine dokuldukleri kaliptan cikmalari olagan degildir.

V. Toplumlarin dusunceleri, toplumu olusturan bireylerin dusuncelerinin toplamidir. Bireylerin dusunceleri ise, egitim yolu ile okullarda mayalanir. Bu gorus'u, Katolik kilisesinin "egitim kolu" olan Jesuitlerin6 kurucusu St. Ignatius Loyola (1491-1556) da aciklikla dile getirir:

"Bana kucuk cocugu verin. Buyudugunde kimin yaninda kaldigi benim icin o kadar onemli degildir."7

Karsilastirma yapmak bakimindan, Turklerce Istanbul'daki Enderun okulunun (ve devsirme ocaginin), St. Loyola'nin dogumundan once kurulmus oldugu animsanabilir. Daha da eski Turk gelenekleri arasinda, "ana-baba" diyerek ilk sozlerini konusmaya baslayan cocuklara "bilmece-bildirmece" ogretmek vardir. Bu "bilmece ve bildirmeceler" vakit oldurme ya da eglence istegi ile yaratilmamislardir. Amaclari, cocuklara karsilastirmali-elestirici ve secici dusunce yeteneklerinin asilanmasidir; toplumlarinin degerlerinin aktarilmasidir.8 Kolaylikla ogrenilebilmeleri ve ilerde animsanabilmeleri icin de, bilmece-bildirmeceler ses uyumlari icinde duzenlenmislerdir. Bu da, Turk atalarinin bugun "yeniden bulunmakta" olan "yeni" egitim yontemlerine dogru adimlari yuzyillar ya da bin yil once atmis olduklari anlamina gelir.

VI. Bir is'e baslanmis olmasi yeterli degildir. Unutulmamalidir ki, Turk dusunurlerince yazilan "inci" ler su uzerine cikarildiklarinda "cakiltasi" olmaktan kurtulacaklardir; Okullarda okutulup ve okunduklarinda "inci" olacaklardir. Baslanan is'in aksatilmadan ve nitelik ve niceliklerinin yozlasmasina neden verilmeden surdurulmesi gereklidir. Yozlasmanin onune gecebilmek te, dunya duzeyinde bilimsel yarisma'yi gerektirir. Turkiye disinda 19cu yuzyilin sonundan bu yana Turkler uzerine basilmis arastirma kitaplarinin buyuk bir cogunlugu, ozel gundemlerle yazilmislardir. Bu gundemler, yazarlarinin gorus acilarina ve cocukluklarinda aldiklari egitimlere gore degisir. Bu tur kitaplara, yalnizca "duzeltici karsilik" verici kitaplarin yazilmasi bir kaynak kaybindan ote'ye gidemez. Yalnizca "tanitim" yolu ile kitap kitliginin getirdigi sorunlari duzeltmeye calismak, tam anlami ile bir kayiptir. Ancak, bu tur kitaplarin kitapliklarda Turkler uzerine "tek kaynak" olarak kalmasinin getirecegi sonuclar dusunulmelidir.

VII. Unlu uluslararasi sergilerde durum, uluslararasi kitapliklardan cok degisik degildir. Bu sergilerde, pekcok ulus'un mayalarini belirleyici degerli varliklar sergilenir. Bu varliklar arasinda: bir toplumun bireylerinin gundelik yasamlarinda kullandiklari taki ve yuzuklerden, giysilerine; hukumdarlarin kisisel yemek kasiklarindan, yonetim islerini yuruturken uzerinde oturduklari ozel konumlara kadar degisik gerecler bulunur. Bir toplumun yarattigi varliklar, o toplumun kendine verdigi ad altinda dizilir, derlenir ve sergilenir. Bireylerinin sayisi yeryuzundeki Turklerin onda birini bulmayan toplumlarin uygarliklarinin ozelliklerini belirleyen varliklar oz adlari altinda titizlikle korunur, sergilenir. Turklerin yaraticiligi ile ortaya cikmis varliklar ise genellikle "Islami" ya da "Islam Uygarligi" ya da diger basliklar altinda gorulur ve gosterilir.9 Karsilastirma yapmak bakimindan dusunulecek olursa, Ingiliz, Fransiz, Alman, vb gibi toplumlarin varliklari "Hristiyan" uygarligi degil, mayalarinin oz adlari ile, Ingiliz, Fransiz, Alman, vb adlari ile bilinir ve kaydedilir. Japon, Cin varliklari "Budist" basligi altinda ortak dizin olusturmaz; Japon ve Cin uygarliklari olarak ayri-ayri derlenirler. Iran, Arap vb gibi Ortadogu uygarliklari varliklari da, gene oz adlari altinda, koken nitelikleri kesinlikle belirtilerek yerlerini alirlar.

VIII. Bir ulus, var olusunun ve yasam temelinde yatan degerleri korumak ve gelistirmek icin belirli cizgide uzun sureli atilimlarini belirler ve uygulamaya gecer. Bu yondeki koklu ve surekli arastirmalari gelecege donuk olarak duzenler, ve uygulamaya koyar. Dusunce onderleri, uygulayici onderlerle isbirligi eder. Tarih boyunca bu tur yaklasimlarin cok ornegi kaydedilmistir.10 Omer Seyfettin (1884-1920), bu konuda gerekli adimlarin atilmasini ilk salik veren 20ci yuzyil Turk dusunurlerinden biridir. 1919- 1924 Turk Kurtulus Savasi oncesi, Birinci Dunya Savasi sirasinda, Ilk Dusen Ak ve Ashab-i Kehfimiz yazilarini yazmistir.11 Bu yazilarda, Turk maya'sinin korunmasi uzerine dusuncelerini genel kavramlar olarak ele almistir:

"Cevreme baktim: yazarlar, konusulan dogal dil ile yazma calismalari yapiyorlar; ozanlar, ulusal tuyuglari, ulusal seslendirme ile yaziyorlar; hukukcular, Turk yasalarini derlemekteler.... egitimciler, ulusal egitimi duzenlemekteler...12
Ataturk'un (1881-1938), Omer Seyfettin'in 1911-1920 yillari arasinda yogunlukla yayinlanip dagitilan yazilarini okumus oldugu ve etkilendigini dusunmek guc degildir. Seyfettin de Istanbul'da gunun akimlari ve olaylari icinde Harp Okulunu bitirmis idi. Mustafa Kemal ile birlikte, 1909da Istanbul'da yer alan Irtica olayini bastirmak icin, Selanik uzerinden gelen Hareket Ordusu icinde gorev yapmisti.13

IX. Temel arastirmalara dayali, uluslararasi duzeyde bilimsel nitelikte her konuda koklu kitaplar yazilir ve yayinlanir. Gunumuzde bu kitaplarin tanitimlari, kapsamlari ayrintili olarak belirlenmis uluslararasi yontem ve gereclerle yapilir. Boylelikle, dunyanin neresinde olursa olsun, ortaokul ve liseler icin ders kitabi yazan profesorler saglikli kaynaklardan bilgi edinme olanagini bulabilir. Cok yonlu temel kaynak kitaplarini kullanarak, Turklerin dunyadaki yerini ve etkilerini daha koklu olarak anlayabilirler. Uluslararasi duzeyde kurum, kurulus ve devletlerin dis iliskilerinden sorumlu uzmanlar da, uyesi bulunduklari toplumlar yararina yaptiklari calismalar icin de kaynak bilgi edinebilirler. Bu gercekler, Turklerle is yapmak isteyen uluslararasi ticari-sinai kuruluslarin yoneticilerine ve uzman yardimcilarina kadar uzatilabilir.14

X. Koklu ve uluslararasi bilimsel duzeyde arastirma kitaplari ise, gerekli yontemlerle yetismis bilim adamlarinca yazilabilir. Bu nitelikte bilim adamlari ise kolayca ya da kisa surede egitilemez. Yetenekli genclerin, lise'yi bitirdikten sonra ortalama yirmi yil duzenli ve bilincli bir ogrenimden gecmeleri gerekir. Konu uzerine kurulmus ve calismakta olan bir universite kursusu de yok ise, bu yetenekteki bilim adamlari cok ender olarak ortaya cikabilirler. Inci'ler'in varligi bilinemez; cakiltasi olarak kalirlar.

XI. "Vakifli Turk Tarihi Kursusu" kurulmasi konusunda yapilmis uc bolumlu ayrintili bir oneri 1990-1991 yillarinda yazilip Turkiyede dagitilmistir.15 Belirtilmesi gerekir ki, sozu edilen Vakifli Turk Tarihi Kursusunun, oncelikle Osmanlilar otesi Turk Tarihi uzerinde calismasi kacinilmazdir. Osmanli donemi, butun buyuklugune karsi, Turk gecmisinin ancak kucuk bir oranini olusturur. Turk Kut Bilgisi'nin geri kalan bolumleri bilinmeden, Osmanli donemi de tam olarak anlasilamaz.16

XII. Her is, devlet'ten beklenemez. Ozel kisilerin sorunlari gorup, cozum getirmek icin uzerlerine dusen gorevleri ustlenmeleri gerekir. Ataturk'un de Genclige Hitabesinde goz onune getirdigi gercekleri bu kapsamda da ele almak ve uygulamalarina gecmek gereklidir:

"... Istikbalde dahi, seni bu hazinenden mahrum etmek isteyecek dahili ve harici bedhahlarin olacaktir.... Bu imkan ve serait, cok namusait bir mahiyette tezahur edebilir...."
Uluslararasi universitelerde Vakifli Turk Tarihi Kursulerinin kurulmasi da bu gorevler arasindadir. Devlet katkisi ile kurulmus ya da kurulacagi soylenen tek bir kursu de yetersiz kalacaktir. Genel uygulamaya gore, bir Vakifli Kursunun kurulmasi icin gerekli para kaynagini saglayan kisinin adi, bu kursu'ye verilir. Bu yontem, son yuzyillarda degisik ulkelerde calismakta olan universitelerde uygulanagelmektedir. Vakifli Turk Tarihi Kursusu kurucularin adlarinin da bu kursulere verilmesi en dogal olaydir. Gunumuzde yalnizca ABD universitelerinde her konuda --ve Turkler disinda her insan toplulugu uzerine-- calismakta olan Vakifli kursulerin sayisi binlere varmistir.17

XIII. Balasagunlu Yusuf, Kutadgu Bilig'de sozunu surdurur:

Bilgisiz insan hep hastalikli olur; Hastalik tedavi edilmezse, insan cabuk olur. Ey bilgisiz, git, hastaligini tedavi ettir; Ey mesut alim, bilgisizligin ilacini sen soyle.18

KAYNAKLAR: