PAN ADLI IKI KURGUSAL YARATIK:
UYDURMA "BELGELERIN" TURKLER ZARARINA KULLANILMALARI1


Gunlerini kaval calmakla geciren, "beline kadar keci-belinden yukari insan" gorunumunde olan eski Yunan tanrisi Pan, yalnizca insan dusuncesinde yasayan bir yaratiktir. Bir tek'inin "Kaf" daginin ardinda bile bulunmadigi gunumuzde artik anlasilmistir. Efsane kitaplarinda anlatildigi gibi, tanri Pan'in "bir yarismada birinciligi almasi" baska bir dussel Yunan tanrisi olan Apollo'yu kizdirir. Sonucunda, tanri Apollo, tanri Pan'in insan kulaklarini esek kulaklari ile degistirir.2 Bununla birlikte, ilkel insanlardan kalma efsane yaratmak icgudusunden olagele ki, 19cu yuzyilda iki tane daha "pan" hurafesi ortaya atildi.3

1. "Pan-Turkizm." Pan-Turanizm adi altinda da pazarlanan bu "akim" Turklerce degil, Turk olmayan ancak yetenekli ve bir Avrupa universitesinde gorevli bir Dogu Bilimleri profesor'unce yaratilmistir. 1860 larda yer alan bu yaraticilik, Kraliceleri her gun cay icen bir imparatorlugun yararina idi. Bu profesor, kralicenin guvenlik gorevlilerinden aylik aliyordu. Emekli olduktan sonra da, Kralice'nin tebasindan olmamasina karsilik, emekli ayligi almayi surdurdu.

Profesor'un gorusunce, ortak tarih ve kokenli Turk topluluklari, Cin duvarlarindan Viyana'ya kadar olan genis bir bolge icinde yasiyorlar ve Turkce konusuyorlardi.4 Turklerin yasadigi bu bolge'nin Guney'inde, cay icenler Kralice'sinin Hindistan Imparatorlugu var idi. Hindistan imparatorlugunun Kuzey'inde ise, toplumu hic olmaz ise gun'de bir kez borst corbasi icen bir baska imparatorluk yer aliyordu. Kuzey'deki bu borst icenler imparatorlugu, Guney'deki cay icenler imparatorlugunun topraklarina ordulari ile yaklasmaya calismaktaydi. Profesor'un dusundugu gibi, iki imparatorluk arasinda ortada kalan Turkler biraraya gelip tug baglayacak olasalar, cay icenler imparatorlugunu borst icenler imparatorlugundan korumus olacaklardi. Boylece, cay icenler imparatorlugu daha guven icinde yasayabilecekti. Ya da, cay icenler imparatorlugu yoneticileri boyle dusunuyordu.

19cu yuzyil icinde, Avrupa'da yeni bir "guc dengesi" olusturulmasina calisiliyordu. Bu ugras'in amaci, tek bir Avrupa devletinin digerlerine ustun bir duruma gecmesini engellemek idi. Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa, Ingiltere, ve Rusya, birbirlerini durmadan gozlemekte idiler. Butun Avrupali devletler tetik durduklari icin, satranc tahtasi uzerindeki atilimlari andiran bu olaylar, Avrupa duzeyinde bir politik-ekonomik durgunluk ve tikaniklik yaratmis idi. Dolayisi ile yarisi kazanmayi kendine amac edinmis ulke yoneticileri, atilimlari Asya'ya kaydirilmaya basladilar. Ingiliz sairi Kipling, bu ugraslara "Asya'daki Buyuk Oyun" adini takmisti.5

Oyunu kazanabilmek icin, Avrupa ulkelerinin oncelikle ekonomik ustunluk kurmalari, komsularindan varlikli bir duzey'e ulasmalari gerekli idi. Bu ekonomik ustunluk ise, Asya'da kurulan somurgelerden ucuz hammadde alip, yerine, ana ulkelerindeki uretim evlerinde turettikleri mallari daha yuksek degerlerle satmak yolu ile gerceklesecek idi.

2. "Pan-Islam." Bu politik dusunce'nin kaynagi gene 19cu yuzyil'a, Cemaleddin al-Afgani'ye kadar geri gider.6 Al-Afgani'nin amaci, tek ortak yanlari yalnizca bir din'e inanmak olan Musluman toplumlarini, bu toplumlarin kokenlerine, gecmislerine ve birbirleri ile olan iliskilerine bakmayarak, bir bayrak altinda birlestirip Musluman ulkeleri ustunde somurge kuran Avrupa devletlerinin boyundurugundan kurtarmak idi.

Toplumu Valkyrie ad'i ile bilinen baska bir kurgusal yaratigin soyledigi ezgileri dinleyerek bira icen ucuncu bir ulke, bu arada Asya'daki Buyuk Oyun'a katildi. Bu ucuncu toplum'un imparator'u, Avrupa'da "Hasta Adam" olarak bilinen Osmanli imparatorlugunun yakin dostu oldugunu belirtmek icin Istanbul'u ve Orta Dogu'yu gezmeye gitti. Bira icenler imparatorlugu yoneticileri, Asya ve Orta Dogu'da bir Islam Ihtilali cikmasini kolaylastirmak istiyorlardi.7

Bu sirada, "Butun Savaslara Son Verecek Son Savas" da baslamak uzere idi.8 Bu savas'i baslatanlarin amaci tek idi: Avrupa'daki Guc Dengesini bozmak, onderligi ele gecirmek. Bira icenler imparatorlugu, kahve icenler imparatorlugu9 ordu birliklerini kendi yaninda bu "Butun Savaslara Son Verecek Son Savas" a sokmak istiyordu. Kahve icenler imparatorlugunun (yeryuzundeki konumu dolayisi ile) bira icenler imparatorlugu yaninda savasa girmesi, cay ve borst icenler imparatorluklarinin bir bolum ordularini kahve icenler imparatorlugunun Dogu yaninda tutmak zorunda birakacak idi. Bu da, Bati Avrupa yonunde cay ve borst icenler imparatorluklari ordulari ile vurusmakta olan bira icenler imparatorlugu ordularinin soluk almasina yardimci olacak idi.

Cay ve borst icenler imapartorluklarina sonradan askeri guc ile katistirilan toplumlarin icindeki buyuk bolumler, "din bakimindan Musluman" idiler. Kahve icenler imparatorlugu da "Pan-Islam" bayragi altinda savas'a girdiginde, bira icenler'in dusuncesine gore, bu Musluman topluluklari kahve icenlerle isbirligi yapacaklardi. Bir "Islam Ihtilali" cikacak idi. Boylece, cay ve borst icenler imparatorluklarinin ic isleri guclesecekti. Bira icenler imparatorlugu, kahve icenler imparatorlugunun ordularini Dogu'da, Kafkaslarda, bu amacla savas'a sokmayi basardi. Ilk bakista, bira icenlerin istekleri yerine gelmis ve basari'ya ulasmakta idiler.

Borst icenler imparatorlugu, imparatorlarinin yasam tur ve duzeni dolayisi ile bir hastaliga yakalandi. Borst icenler imparatorlugu, agri ve sizilarla yataga dustu. 1917 de is basina gecen yeni onderleri ise, borst icenler imparatorlugunu sicak savastan cekti. Yeni borst icenler imparatorlugunun bascilari, yeni'den kaldirdiklari bayraklarla, bu kurgusal Pan-Turkizm ve Pan-Islamizm ikizleri ile, yeni bir savas baslattilar. Orta Asya kimiz icenlerini, gene eski borst icenler imparatorlugunun uyguladigi yontemlerle yonetmek istiyorlardi.

"Butun Savaslara Son Verecek Son Savas" 1918 de sona erdiginde, "ABD baskan'i Wilson'un 14 Prensibi" olarak bilinen atilimlar cercevesinde, Orta Asyali kimiz icenler de bagimsiz olmak istediklerini dunya'ya duyurdular. Bunun uzerine, cok da us'lu olmayan yeni bir savas basladi. Yeni borst icenler imparatorlugu, Orta Asyali kimiz icenlerin bu dogal isteklerinin temel'den "dunyayi isgal etmek" dusuncesi oldugunu cigirislarla ileri surduler. Yeni borst icenler imparatorlugunun bu yaraticiliklari Avrupa kamu oyuna tezlikle aktarildi. Avrupa'da el altindan sessizce yapilan anlasmalarla, kurgusal ikizlerce ileri surulen tutumlarin "Dogru" oldugu deme lerle dunya'ya bildirildi.

1939-1945 Ikinci Dunya Savasi sirasinda ABD baskan'i F. D. Roosevelt'in dile getirdigi "Dort Bagimsizlik Yasa" si (toplumlarin soz, din, toplanma ve yolculuk etmek istekleri sinirlanamaz) da kulak ardi edildi, Orta Asyali kimiz icenlere uygulanmadi.10

Bu gibi sagirliklar'in uluslararasi konumlarda yer almasi de yeni bir olay degildi. Orta caglarda yer almis olan Hacli Seferleri, bu yolda ileri atilmis politik cozumlerin basinda gelir. Kendi ic islerindeki gucluklere cozum bulamayan dini onderler, toplumlarinin ic sikintilarini "dis dusmanlara" yoneltmek icin "din" savaslarina girdiler. 19cu yuzyilin baslarindan baslayarak, Avrupa'li yoneticiler onceki (ortacaglardaki) Hacli Seferlerinde kullanilan goruntu ve sozleri kullandilar. Bu evrensel "dis politika" yolu ile kendi buyruklarindaki yurttaslarinin dikkatlerini ic islerden ve sikintilardan uzaklastirmaya calistilar. Duygulari ile kendilerinden sakli oynanan mumin toplumlar, ic rahatligi ile koru-korune bu cagirilara uydular. Bu toplumlar kisa surede gercekleri ogrenmeye basladilar: savas alaninda erler olur, ozellikle olaylari toplu olarak goremeyen ve cahil olan toplumlarin erleri.

Zaman degisir. Ancak, anlasildigina gore, her zaman daha iyi'ye dogru da degil. Turkler de, Avrupa'nin ileri gelen uluslari gibi, bir imparatorluk surecinden gectiler. Ancak, gecirdikleri imparatorluk surecinin butun sorumluluklarindan kendilerini arinmis goren komsularinin gozunde, Turkler bu sorumluluklarindan arinmis degiller. "Hesap" hanelerine yazilan asiri "faiz" ve her turlu "ceza" yi odemis olmalarina ragmen, Turklerden hala odeme yapmasini isteyenler vardir. Hic degilse, yazdiklari tarih kitaplari icinde Turklerden "tahsilat yapmak" isteyenler bulunur. Unutulmamali ki, gelecek olaylar, buyuk bir cogunlukla bu tur "eski defterler" icinde yazili olaylara gore yonlendirilecektir.

Dunya'da var olan Turklerin cogunlugu, kendi cevrelerinde ve uzerlerinde dondurulen oyunlara bakmadan, hala hic uzaklasmadiklari anayurtlarinda yasamaktadir. Bu gercegi goremeyenlarce de, nereden ve nasil gelmis olurlarsa olsunlar, Turkler zararina kurgusal ikiz Pan suclamalarinda bulunulmakta.

Turkler gunumuz'e kadar "soz gumus ise, sukut altin'dir" diye yanlis bir dusunce altinda yasamaktadirlar. Gerceklerin orta'ya atilmasina yarayacak her tur tartisma'ya girismeyi de, "celebilige" yedirememisler ya da yakistiramamislardir. Ne de olsa, atalari "dogruluk yerini bulur" dememismiydi? Bu atalar sozunun dogrulugu su goturmez. Yalniz, bu atalar sozu, dogrulugun hangi gun yerini bulacagi uzerinde bir bilgi vermez. Dogruluk yerini bulmaya hazirlanadursun, bu sirada "At'i alan da Uskudar'i gecmektedir." Verilecek zarar verilmis, Ortak Pazar'a giris dilekce'si geri cevrilmis ve ekonomik yara'dan akan kanlar gollenmeye baslamis, govde gucsuz kalmaya baslamistir. Osmanli Amiral'i Barbaros Hayreddin'in (1466-1546) adi'nin Akdeniz kiyilarinda oturan Avrupalilarca soz dinlemeyen cocuklari korkutmak icin "ocu" anlaminda kullanildigi, ve boylece cocuklarin soz dinlemeye zorlandiklari iyi bilinir. Bu yol'dan, Turk'un ocu oldugu efsanesi genc beyinlere yerlestirilmekte, buyuduklerinde devlet adami, tuccar vb. olan bu cocuklarda yerlesen korkunun sonucunda Turkler bugun zarar gormektedir. "Agac yas iken egilir."

Ek olarak, Barbaros Hayreddin'e atfedilen "oculuk" hurafelerinin benzerleri, yazili olarak ta yaratilmistir. Bunlarin en eskilerinden ve siyasi nedenlerle yazilmis olanlardan biri 1473 yilina, II. Mehmet'in (1432-1481) Bizans imparatorluguna son vermesinden yirmi yil sonrasina kadar geri gider. Bu kucuk eser'de, Fatih guya "....yaptigi ve yapacagi fetihlerle ovunmektedir...." Bu eser'in kisisel atilimi cok gelismis bir kisi'ce uyduruldugu gunumuzde biliniyor. Ustelik, Avrupali'larin "Turk'lere karsi koyma yeteneginin ne denli guclu oldugunu gostermek icin," bu "mektubun" sanki Turkce'den "cevrilmis" gibi gosterildigi de orta'ya cikmistir.11

Gunumuzde bilindigine gore, bu tur'den ucyuzden artik degisik mektup, Turkce'den dilmaclarca "cevrilmis" gibi en az alti dil'de yazilmis, yayinlanmis ve o yuzyillarda binlerle sayi'si dagitilmistir.12 Bu mektuplarin amaci'nin da Avrupalilari korkutup, bir birlige yanasmalarini saglamak oldugu gorulmektedir. Katolik ya da Protestan mezhepleri uyeleri olan yazarlari ise, kendi yandaslarini diger Hristiyan mezhebine karsi savas'a cagirmaktadir. Bu yazarlarin ileri surdugune gore, ornegin eger Katolikler biraraya gelip Protestanlari vurmazlar "dinlerini birlestirmezler, Protestan denen ayricilarin elinden kurtarmazlar" ise, "ocu" Turkler gelip herseyi Hristiyanlarin elinden alacaklardir. Bu da, bir dis yagi yaratmak --ve toplum'un ic sikintilarini dagitmak-- yonteminden baska birsey degil idi. Bu yontem, bu gun de butun canliligi ile yasamakta ve yasatilmaktadir.

Bu tur propaganda'nin 15ci yuzyil icinde bile pek yeni olmadigi biliniyor. Bizans imparator'u Leo VI (865- 911) ca yapildigi soylenen "Turklerin Son'unun Geldigi" kehanet'i, 16ci yuzyil Avrupa'sinda yazilan dini-politik kavga yazilarina da kaynak olarak alinmistir.13 Bu tur Avrupa ic'i dusuncesel carpismalar yeni yaratilan matbaa harfleri yolu ile Avrupa basimcilarinca genis olcude yayilmakta idi.14 Bu atilim, gunumuzde elektronik iletisim araclari ile --yalnizca radyo, televizyon ve video makaralari yolu ile degil-- bilgisayar iletisim aglari ve bilgisayarli bilgi sandiklari ile karsilastirilabilir. Nasil ki, 15ci yuzyilda basilmaya baslanan bu tur ilk eserler onceleri kamu oyuna acik degildiler (yalnizca, sayilari az olan okur-yazarlarca biliniyordu), 20ci yuzyilda bilgisayarlara gecirilmis bilgisayarli bilgi sandiklari da ilk bakista kamu oyunca gorulemezler. Bu gibi her kisi'ye acik olmayan kapali koselerde beslenme ortam'i bulup filizlenen karanlik dusunceler, sonradan buyutulerek kamu oy'una sunuluyor. Bulasici hastalik gibi bir agizdan diger yayin'a geciyor ve ortaligi kirana koyuyor. Bir gozlem yapilabilir: "Bir deli kuyu'ya tas atmis, kirk akilli cikaramamis." "Ayikla pirincin tasini."

Ruslar, Avrupa'dan cok seyler kapmis, ogrenmislerdir. Bu propaganda uygulamalari da, Ruslarin Avrupa'dan orendikleri arasindadir. 17ci yuzyildan baslayarak, bu propaganda mektuplari ve kitapciklari da Rusca'ya cevrilmistir. Bugun bilindigi gibi, Orta caglar'dan baslayarak, Asya bozkirlarinin Bati kiyilarinda kullanilmaya baslanan ilk uluslararasi anlasma ve antlasma dili Turkce idi. O sure icinde de, Rus yoneticilerini atayici ve bu yoneticilerin yasal oldugunu belirtir belgeler de Rusca'dan cok Turkce olarak yazilmislardi. Moskova, Vladimir ve Suzdal gibi Rus sehir devletlerinin bascilari'nin yasalliklari bile Altinordu bozkir torelerince saptanmakta idi. Ornegin, Korkunc Ivan (carligi 1533-1584) onceleri kendi basina Rus tahtina cikmayarak, yerine Bekbulat adli bir Altinordulu Turk'un car olmasini desteklemisti.15

Turkce'nin dil yapisi, Rus disisleri yazicilarinin ve gorvlilerinin de dillerini de etkilemekte idi. Hatta, Rus edebi yazarlarinin eserlerinde bile Turkce'nin etkileri ve Turklerin turunde yazi yazma ozentileri gorulmeye baslamisti.16 Kendi yaraticiliklari bittiginde ya da yetmediginde de, Rus yazarlari eski Turk yazilarini kendilerinin imis gibi gostermekten de kacinmamislardi.17

20ci yuzyilda "Asya'daki Buyuk Oyun" ve "Dogu Sorunu" konularinin Avrupa'nin onemli isler gundem'lerinin basinda yer almalari, yoneticilerini taraf tutmaya yoneltti. Kamu oyu olusturma cabalari yogunlasti. Bir Fransiz yazari acikca Turkleri savundu.18 Buna karsi, 1919 Versailles Baris Toplantisina katilan diplomatlar Baskan Wilson'un Birinci Dunya Savasi sonrasi "Yeni Dunya Duzeni" gorusu'ne olumsuz baktiklarindan, Turkleri dislayan bir karsi duzen ozet'i yayinladilar.19 Yayinlanan sozlerin orantili degerlerine bakmaksizin, sonuc alinmis oldu. Kuzey ve Dogu Asya'da, Sovyet devlet kuruluslari yeni kazanilmis bir guc ile atilimlara basladilar. Rus yoneticileri yalniz kurgusal ikiz olan Pan lari yeniden canlandirmakla kalmadilar, eski Turk yazili anitlarinin icindeki gercekleri de degistirmeye calistilar.20 Bu kapsamda, bagimsizligini 1919-1924 yillari arasinda bir kurtulus savasi vererek kazanmis olan genc Turkiye Cumhuriyeti de diplomatik ve ekonomik alanlarda tek basina birakilmaya calisiliyordu.

Butun bu ugraslar --bir onceki oyunculara yenilerinin de katildigi-- gene bir Buyuk Savas'in cikacagi 1930larda kesinlesinceye kadar el altindan surduruldu. Ikinci Dunya Savas'i 1939 da basladiginda, kurgusal ikiz Pan lar gene masal kitaplarindan cikarilip orta'ya surulduler. Ote yandan da Avrupa'li vurusmacilar gene Turkleri kendi yanlarina, kendi yararlari ugruna (ve diger vurusmacilara karsi) kullanmak uzere cekmeye calistilar. Birinci Dunya Savas'i oncesi oldugu gibi Turkler uzerine baski yapilmaya baslandi.

Kurgusal ikiz Pan lar Turklerin zararina orta'ya atilip kullanildikca, Turklerin bu akimlara karsi verdikleri geleneksel karsiliklar iki'ye ayrilir: 1) derin bir sessizlik; 2) geleneksel Turk belgelerine inatla bagli kalmak.21

Bir ulus'un tarihi, kendi basina bir bosluk icinde ve diger ulus'larin tarihleri ile iliskisiz olarak yazilamaz. Turklerin dunya uzerindeki politik konumunu gene dunya olaylari cercevesi icinde ele alan (ve kurgusal ikiz Pan lara karsi ilk uyarici yazi ornegi veren) Turklerden biri, 1904 yilinda Yusuf Akcura olmustur.22 Akcura'nin hemen ardindan, 19 ve 20ci yuzyillarin politik gerceklerini koklu olarak kavramis olan ve aciklayici incelemeleri ile toplum'a anlatan Kazim Karabekir gelir. Karabekir de, kurgusal ikiz Pan lari bu aci'dan ele alir.23 Son yillarda, Orta Asya'da da ilgili konulari iceren yazilar yazilmakta ve yayinlanmaktadir.24

Kurgusal dusler, yalanci belgeler ve efsane yaratmak islemleri, herseyden once "maya" kavram ve tanimina baglidir.25 Eger Turkler kendi tarih ve maya'larina kendi gozleri ile bakip, bunlari kendi kavramlarina bagli olarak yazmazlar ise, uluslararasi dusuncesel ve politik alanlarda oyuncak olarak kalmaya mahkumdurlar. Ornegin, Fransiz tarihcisi Fernand Braudel Fransa tarihini yazarken, Ingiliz tarihcileri A. J. P. Taylor ya da Toynbee'den ornek kullanmak geregini duymamaktadir. Bu tur tutumlar, tersi icin de gecerlidir. Bir "genel tarih" yazilabilmesi icin, once her toplumun tarihinin ayrintilari ile tek-tek yazilmasi gerekir.

Kisacasi: "Gok kubbe'de kalan hos seda" sozu, oz olarak dogrudur. "Su uzerine yazi yazmaya" esittir. Konusulup ta kagida dokulmeyen dusunceler kaybolup gidecektir. Buna karsilik: is yapacak, karar verecek kisiler, yazilari okuyarak dusunmekte ve uygulamalara gecmektedirler.

KAYNAKLAR: