ULA NEEDÜR SABAHIN VAHTINDA CIRTTI DA CIRT VIRTTI DA VIRT

Olayı anlatan: Tevfik Erol

Bu hikâye en az 50-55 yıl evvele aittir. O yıllarda
çocuk olanlar şimdi büyük babadırlar.

Yaşi 60’i geçmiş olan hemşehrilerim o yillarin
Elazig’ini herhalde hatirlayacaklardir. Tozlu yollar,
kerpiç ve bodur binalar, fakir dükkânlar, geçimlerini
kit kanaat temin eden vatandaşlar, yazlari sicak
kişlari pek sert geçen bir iklim. Bire beşten fazla
vermeyen bir toprak, dalinda çürüyüp dökülen meyveler.

Sonra yıllar geçti. Her yeni gün Elazığ’a yeni bir şey
getirdi. O kerpiç kulübeler birer apartman oldu.
ticaret gelişti, okullar fazlalaştı. Yollar Elazığ’ı
hızla Edirne’ye bağladı. Ve o günün kıt kanaat geçinen
esnafı git gide işini düzeltti.

Size anlatmak istediğim hatıraya bizzat şahit
olmuşumdur.

O zaman 10-11 yaşlarinda idim. Bugday meydanina
inerken sagdaki tüccar hani yeni bitmişti. Orada
babamin da -Allah’in rahmeti üzerine olsun- bir
dükkâni vardi. Sivasi, badanalari, terekeleri
yapildigi için sik sik ugruyordum. Mevsim yaz erkenden
kalktim. Yeni dükkâna bez, kova ve tahta firçasi
götürecektim. Annem hazirladi, kovayi koluma taktim.
Ve dükkâna biraktim. Güneş henüz yükselmemişti.
Geceden kalma tatli bir serinlik vardi. Tablacilar
yerlerini sulayip süpürdükleri için tatli bir toprak
kokusu etrafa yayilmişti. Köşedeki firinin önünde
büyükçe bir tabla vardi. Karşi siradaki manifatura
dükkâninin önünde iskemle atmiş olan genç tablacilar
taze çaylarini yudumluyorlardi. O zaman tabla
dedigimiz sandik kapagi kadar tezgahlara kirmizi köylü
mendilleri, çakmak fitilleri, teneke aynalar,
rengarenk cam şeveler, teneke traş makineleri, demir
taraklar konurdu ve bu kadarcik eşya bir kişinin
geçimini saglardi.

Derken yukarıdan odun yüklü 8-10 merkepten ibaret bir
sürü belirdi. Gece yol geldikleri belli idi. Hayvanlar
tembel ve yorgundular. Bu sürü iki notadan ibaret bir
müzik ahengiyle yürüyorlardı. Eşeklerden birinin
üstüne yüklenmiş odunlardan biri semerin tahtasına
sürünüyor ve hayvanın yürüyüşü ile gayet ahenkli
olarak; “Cırt...cart...cırt...cart... diye ses
çıkarıyordu."

Hayvanlar fırına yaklaştılar. Meydana açılacakları
sırada eşeklerden birinin sırtındaki bir odun, baş
aşağı tenekelerin üzerine konmuş olan çakmak
fitillerine takıldı ve tabla biraz sarsıldı.

Aman efendim sen misin tablayı sarsan. Karşıdaki
manifatura dükkânının önünde oturan bıyıklı delikanlı
ok gibi yerinden fırladı. ıki sert adım attı,
kollarını öne doğru uzatarak eşeklerin sahibine
bağırmaya başladı.:

-Ula needür sabahın bu vahtında cırttı da cırt, vırttı
da vırt. Tükânımızı mı yıhacahsın nedür?

Diğer iki genç tablacı da ayağa fırlamış,
meslektaşlarının yanında yer almışlardı. Odunculardan
biri tablacıya seslendi:

-Yav.. Nolmuş, ne ki var? Hayvandur da!..

Dükkân sahibi tekrar bağırmaya başladı:

-Peeeki.. O heyvan.. Sende mi heyvansın? Mıkayyet ol
heyvanlarsa.

ışler karışmaya başlamıştı. Diğer tablacılar kaytan
bıyıklının yanında hemen kümeleştiler. Kolay değil
dükkân yıkılacak. Odunculardan üçü de onlara doğru
yürüdüler. Sağdan soldan gençler toplanmaya başladı.
ıki dakika içinde 20-30 kişi beliriverdi. Bereket
versin kaytan bıyıklı delikanlı işin kötüye gideceğini
anladı ve birikenlere dönerek:

-Ulan ayı mı var? Gurt mu var? Ne var? Dağılın gidin.
Dedi de bir facia önlenmiş oldu.



Kaynak: Kürsü Başi Dergisi