HEKIMOĞLU DERLER BENIM ASLIMA

Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım da Narinim kendi neslime

Martin denilen eski bir tüfek, yani adalet.
Martin taşırmış o da diğer yiğitler gibi.
Üstelik de martinin aynalısı. Öyle ki kundağına bak
Resmini gör, ayna gibi. Bir kere yaman şeydir martin.

Omuzuna astın mı dehşeti yayılır, bastın mı tetiğine düşmanı
serer. GerÇi Köroğlu "Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu" demiş.
Niye? Kim icat etmiş tüfeği? Bolu Beyi.
Yeke yek Köroğlu'nun üstesinden gelemeyince,
Çıkıp da dağlara yaslanamayınca, işi tüfeğe dökmüş.
Uzaktan, pusudan. ışte ne yapabilirse. Hoş Ordu'nun,
Fatsa'nın ağaları da bundan farklı değil.
Salihli'de, BohÇaarmut'ta, Çitlice'de ve öteki köyler de
sarılmıştır silaha. Zulüm iÇin, ha!. Yoksul ağzını aÇmasın,
hakkını istemesin. Ama tüfek icat olsa da, hak haktır.
Hekimoğlu, "Aynalı martin kendi neslime yaptırdım"
der. Nesli topraksız, kendi Çoban, devir de eski.
Hekimoğlu'nu 'hekimoğlu' yapan
ağanın gaddarlığı, kendi yiğitliği.

Hekimoğlu derler benim aslıma
Aynalı martin yaptırdım da Narinim kendi neslime
Hekimoğlu derler ufak bir uşak
Bir omuzdan bir omuza Narinim on arma fişek
Konaklar yaptırdım mermer direkli
Hekimoğlu dediğin de Narinim aslan yürekli
Konaklar yaptırdım döşeyemedim
ünye Fatsa bir oldu da Narinim baş edemedim
ünye Fatsa arası ordu da kuruldu
Hekimoğlu dediğin Narinim o da vuruldu

Kim bu Hekimoğlu? Neden mi ortaya Çıktı? Ağa kalıntılarına
Sorarsanız Hekimoğlu rezilin rüsvanın biridir.
ıffetsizin, kanun kaÇağının biri.

Köylüye sorarsanız iş değişir. Hekimoğlu merttir, yiğittir,
fukaranın malına dokunmaz, kimsenin ırzına el sürmez, hakkı hukuku gözetir.

Fatsa'nın Yassıtaş Köyü'ndendir. Sekiz on yaşlarında iken anası
ölmüş, babası zaten kendi geÇiminden aciz. Böyle olunca, yol ağa kapısına
aÇılır, ağaya boyun eğecek, kulluk edecek. Babasının yürek bağı
incelmiştir ama care ne ola yoksulluk bu. ışte Hekimoğlu, Hekimoğlu
olmadan önce böyle bir Çobandır. Onu "Hekimoğlu" yapan ağanın gaddarlığı
ve bir de kendi yiğitliği olur. Ağa katı yürekli, aksi, o
nu bir saniye bile boş koymaz. Tarlaya git,Çift sür, darı Çapala,
davar güt, ağaÇ kes, atları yemle, yani nerede ne iş varsa koş
hem de karın tokluğuna.

Hekimoğlu' nun iÇinde bir toprak özlemi "Ah be bir iki parÇa tarla
da benim olsa, şöyle ekip dikip yetirsem, evim barkım olsa, Çoluk Çocuğa
karışsam,ambarım dolu olsa" Böyle giderse sonu ayaz, ne evi olur ne karısı,
ne ambarı. Kalkar bir gün "ısteyenin bir yüzü kara, vermeyenin iki
yüzü" deyip toprağa olan hasretini ağaya Çıtlatır. Kıyamet kopar. Halis
Ağa'nın zaten iki yüzü dünden kara, vermez toprağı ve araları daha bir bozulur.
Halis Ağa dayağı Çoğaltır, sesini yükseltir, işleri artırır. Yüreğindeki
toprak özlemi daha da artar. Bir de Narin'in sevdası eklenir buna. Narin de
Narin, güzel,sevimli, alımlı, Çalımlı bir kız ki bir de alÇak gönüllü. Tutar
Hekimoğlu bir daha varır ağasının yanına "Ağam iki parÇa tarla ver bana,
senin tarlan Çok, malın mülkün gani ben dersen tarla takım hak getire". Ağanın
tepesi atar; "sen kim tarla kim? Çoluk Çocuk sana ne gerek, iki Çıplak
bir hamama yakışır" der. Ağzını aÇıp gözünü yumar. Çobanın sevdasına da
kalayı basar. Tekme tokat kovarlar evden.

Hekimoğlu "yeter artık" deyip dağların yolunu tutar. Aynalı
martini omzunam asar, tetiğe basar. Nice zalim haksız varsa köşe bucak kaÇar
Hekimoğlu'ndan. Halis Ağa'nın tepesi atar. Kese kese altınlar kiralık katillerin
Ermine yollanır, öteden beriden adam aranır. Hekimoğlu'nun namı da
dağları tutar. Çitlice'den Belalan'a, Sarıhalli'den Gürgent Yaylası'na kadar
iÇindeki toprak hasreti Narin'in sevdasına karışır yoğrulur ve zalimlere
olan kini bin beter büyür.

Bu sefer işi Aslan Ağa'ya havale ederler. Aslan Ağa derseniz eli
Uzun Zaptiye katında hatırlı, bir dediği iki olmuyor, "Ne yapıp yap
Hekimoğlu'nun işini bitir" derler. "Paraysa para, adamsa adam, malsa mal". Aslan
Ağa'nın güveni ise Zaptiye'de. Kendi önde zaptiyeler arkada düşerler
dağlara, şura senin bura benim deyip gezerler, ama boş. Köylerden adam tutarlar
parayla. Ne zaman ki Hekimoğlu geÇer oradan, haber uÇar zaptiyeye.
Zaptiyeler at kovar, haberin geldiği köye. Bir yandan ünye tarafı tutulur, bir
Yandan Ordu. Bir kış gecesinde sararlar Hekimoğlu'nu. Sararlar ya
Hekimoğlu vuruşa vuruşa yarar Çemberi, ama yine de kurtulamaz. ünye sırtında yeniden
kıstırılır, vuruşur. Aynalı martini bir yana, kendi bir yana düşer
kavga sonunda. Atın terkisine bağlayıp getirirler ölüsünü.

Düşmanları bayram yapar, halk sessiz. ıÇten iÇe üzülenler göz yaşı
döker. Kimi de bir şeyler mırıldanır, giderek büyür mırıldanmalar ve
sonunda türkü olur, dökülür dudaklardan.

ekmek ve adalet

Şehmuz Karadağ