GOMUTANIM NEDEM ARİM

Olayı anlatan: Bedri Buluç

1950-51 yılları arasında, aynı devreden iki teğmen
arkadaş olarak, karargâhı Siirt’te bulunan tanksavar
taburunun 1. ve 2. bölük komutanlıkları görevini
yapıyorduk.

Taburumuzun ekseriyeti Elazığlılardan müteşekkil
çalışkan, terbiyeli, sadık delikanlılardı. Benim
Elazığlı bir subay olarak kendi komutanları oluşumun
gurur ve sevincini günün her saatinde karşılaşmalarda,
davranış ve hareketlerinde, gözlerinin parlaklığından
okumak mümkündü.

Konuştugumuz agiz, yetişme tarzimiz, inanişlarimiz,
görgü ve geleneklerimizin müşterekligi sayesinde
kendileri ile kaynaşmiş olmanin sagladigi disiplin,
birlik beraberlik ruhunu kisa zamanda temin edip,
üstün bir muharip birlik yetiştirerek, garnizonda
egitim ve ögretim birinciligini almişlardi. Bu
çocuklar askerlikleri süresince de bu başariyi hep
böyle devam ettirerek üstün birlik vasiflarini hiçbir
suretle kaybetmediler.

Bu arada diğer bölük komutanı olan arkadaşım benden
daha da becerikli ve çalışkan olmasına rağmen benim
kadar başarılı olamamıştı. çünkü o ıstanbul’da doğmuş
ve büyümüştü. Hatta bir gün beraber olduğumuzda
Elazığlı olan bölük postasınyla şöyle bir hadisesine
şahit oldum:

-Evladım nasıl olur da bir huni için iki saat
dolaşırsın da, koca şehirde bunu bulamadan gelirsin?
deyince posta:

-Gomutanım, nedem arim arim bulamim. Hangi tükenciye
sorisem hepsi de bahan gülüp geçiler, deyince,
Elazığ’ın kaza köylerinden olan, çok mert ve çalışkan
posta Elbir’e bir de ben sorayım dedim ve söze şöyle
başladım:

-Babayiğit, söle baham, sen huniyi nası istedin ve
aradın?

-Valla gumandanım, ben huninin adını itürmüşüm.
Gördügüm ve ahlımda galduğu gibi tarif edip soridim.
Bahdım herkeş bahan güli, ben de gızdım.

-Söle baham, tarifin nasıdı?

Posta devamla:

-Ağzu açuh gibi kortik, delügü bele-eliyle göstererek-
geriye dorğu çekük, eyni bizilige (mozik) benzi,
tastan su töktügün vakıt vulkur vulkur edi. Heç
etrafına tökilmi...

Tabi bu arada arkadaşim olan Mecid’in hayretten
gözleri açilmiş, bir eri kendi bölgesel agziyla ile
konuşturup, anlaşabilmiş olmanin rahatligini ise bütün
yüz hatlarindan okumak mümkün.

Ben tekrar Mecid’e dönüp,

-Bi daha Elazığlı babaigitlerden posta alacağın vakit,
beraberinde ya Elazığlı bir subay, ya da Harput lisanı
lugatı bulundurmayı unutma ve fazla da dil kırma
dediğimde:

-Bedri senin başarini şimdi daha iyi anliyorum, dedi.
Bu arada posta Elbir’in de geç kalmasina ve huniyi
bulamayişina ikimiz birden hak verdik.



Kaynak: Harput Posta Gazetesi